26 Kasım 2011 Cumartesi

(indir) Haftasonu Ne İzlesek?

Cumartesi - Our Idiot Brother

Bence Cumartesi günü Our Idıot Brother'ı izlesek. "Idiot Brother" rolünde fırlama mı fırlama Paul Rudd, kızkardeş rollerinde ise sevimli mi sevimli Zooey Deschanel, güzel mi güzel Elizabeth Banks ve saftirik mi saftirik Emily Mortimer oynuyor. Bu kadroya bir de Steve Coogan katıldı mı, tadınmaz yenmez bi Cumartesi filmi çıkıyor ortaya. Sevdiyseniz BURADAN indirebilirsiniz.




Pazar - 30 Minutes or Less

30 Minutes or Less, inanması güç olsa da gerçek bir hikayeden esinlenilerek yaratılmış. Şöyle ki, birbirinden embesil iki soyguncu, bir pizza dağıtıcısını kaçırıyorlar. Sonra zavallı pizzacı çocuğun vücuduna uzaktan kumandalı bombalar bağlıyor ve kendileri için banka soymasını istiyorlar. Bu 'zavallılık' durumu izlerken fazla empati kurduğumuz noktada, filmin komiklikten çıkıp trajikliğile bürünmesiyle alakalı. Yine de Zombieland'den sonra yönetmen Ruben Fleischer ile Jesse Eisenberg'i aynı filmde görmek bizleri fazlasıyla mutlu etti. Sevdiyseniz BURADAN indirebilirsiniz.

23 Kasım 2011 Çarşamba

(izle) Chronicle


2012'nin en beklediğim filmleri listesine ilk 10'dan girer Chronicle. Filmin Amerika'da gösterime girme tarihi 3 Şubat olarak belirlenmiş. Özel güçlere sahip 3 gencin, önce güçlerini, sonra da karanlık taraflarını keşfetme sürecini anlatıyor filmimiz. Fragmanı da sürprizli olduğu için fazla detaya girmek istemiyorum.

Yönetmen Josh Trank'in ilk filmi Chronicle. Fragmana ve anlatış şekline bakılırsa tarzları biraz farklı olsa da yeni bir J.J. Abrams mı geliyor diye düşünmeden edemiyorum. Bu arada ufak ama komik bir detay, fragmanda ön koltukta oturan Afro-Amerikan arkadaşın adı Michael Jordan'mış.

(dinle) Angus & Julia Stone - A Book Like This


Angus ve Julia Stone kardeşlerin ilk ve kaçırılmaması gereken albümleri A Book Like This. Yumuşak ve hüzünlü... Just A Boy dinlendiğinde ister istemez, 'ulan Pinhani amma etkilenmiş adamlardan' dedirtiyor. Değil mi?

22 Kasım 2011 Salı

(dinle) Justice - Audio, Video, Disco

Fransız elektronik müzik ikilisi Justice, 2007'de çıkarttıkları ve kendilerine dünya çaında ün sağlayan  (Cross) albümünden sonra ikinci stüdyo albümleri olan Audio, Video, Disco'yu piyasaya sürdü.

Elektronik müziğin içine ustaca harmanladıkları indie-rock ezgileri ikinci albümlerinde çok daha ön planda. Üstelik bu albüm Cross kadar sert değil, daha bir 'günün her anı' dinlemelik. Bazı şarkılarda öyle gitar soloları var ki, aradan Axl Rose veya Freddie Mercury'nin sesini duysak şaşırmayacağız.

Justice, albümün ilk klibini daha önce 'Adidas Is All In' reklamlarında (hani şu Messi'li, Katy Perry'li reklam) duyduğumuz Civilization için çekmiş. Şarkının vokalleri Ali Love'a ait. Bence Civilization albümde Ohio ile öne çıkan en iyi iki parçadan biri.


İkinci klip ise albüme adını veren Audio, Video, Disco'ya çekildi. Klipte Gaspard Augé ile Xavier de Rosnay'in kreatif süreçlerine dahil oluyoruz. (BBG deyişiyle özellerine giriyoruz)

Son olarak tüm albümü merak eden ve dinlemek isteyenler için Grooveshark'da bir liste yaptım. Listenin sonundaki Planisphere aslında ayrı bir EP, ancak bendeki albümde Planisphere yaklaşık 17 dakikalık bir şaheser olarak yerini almış. Özellikle albümün ismindeki 'disco' bu şarkıda kendisini çok daha fazla hissettiriyor.

21 Kasım 2011 Pazartesi

(indir + izle) An American Horror Story

AyDi şeker, paylaşmamız için FX'in yeni dizisi An American Horror Story'i önerdi. Diziyi ve AyDi'yi takip etmek isteyenler için linkler yazının sonunda...

İsmini bir süredir duyduğum, ancak henüz vakit bulup izleyemediğim yeni bir gerilim korku dizisi An American Horror Story. IMDb'nin söylediğine göre geçmiş acılarından kurtulmak isteyen 3 kişilik bir familya, Boston'dan Los Angeles'a taşınıyor. Spoiler'a girmeyeceğini tahmin ediyorum, geçmiş acılar dedikleri ailenin babası Ben rolündeki Dylan McDermott'ün çapkınlıklarıymış. Her neyse, bu çekirdek ailenin binbir ümitle taşındıkları yeni ev, tahmin edeceğiniz üzere lanetli çıkıyor. Ondan sonra maceralar maceralar.

17 Kasım 2011 Perşembe

(izle) Haywire

Sevdiğimiz yönetmenlerden Steven Soderbergh (Ocean's 11-12-13, Che, Solaris) ihanet edilen ajan filmi çekerse, elbette ortaya muhteşem bir seyirlik çıkar. Filmin heyecan ve aksiyon dozu yayınlanan ikinci fragmanda oldukça açık edilmiş zaten.



Filmin kadrosu oldukça kuvvetli. Michael Douglas, Ewan McGregor, Michael Fassbender (son X-Men'deki Magneto) ve Antonio Banderas'lı Haywire'ın asıl sürprizi ise gerçek bir karma dövüş sanatları yıldızı olan Gina Carano.

Film senaryo itibariyle Bourne serisine ve biraz da Nikita'ya benzese de Soderbergh tarzı bir adrenalin patlaması, 3D'den başka özelliği olmayan filmlerden sıkılan bünyelere iyi gelecektir.

Bu arada filmdeki nerdeyse tüm erkekleri çatır çatır döven Gina Carano, daha önce Red Alert 3 için modellik yapmış.



























Birbirinden Yaratıcı ve Eğlenceli Lambalara Devam

Tembolat Gugkaev'in tasarımı lambaları paylaştıktan sonra aydınlatma konusunda iştahım kabardı. Biraz arama yaptıktan sonra "bunu da isterim, bunu da, bunu da, bunu da..." şeklinde dolanmaya başladım evin içinde. Ama haksız sayılmam, değil mi?

Teldeki Kuş Lambası
Clockwork Orange Lambası


(kesfet) Tembolat Gugkaev'den "Sahip Olunası" Aydınlatma Çözümleri



Tembolat Gugkaev Rus bir endüstriyel tasarımcı. Çoğunlukla mobilya ve aydınlatma üzerine çalışan Tembolat'ın tasarımları hem oldukça yaratıcı, hem de içlerinde bolca mizah barındırıyor. Özellikle lambalara bayıldım.












Reklamların Aranan Yüzü

Bir çocuk var, kim "abi reklam çekiyoruz" dese orada bitiyor gibi bir durumda. Biz ailecek bu arkadaşın hayranı olduk. Olur da kendisine yeni reklamlarda rastlarsanız, bi zahmet haber ediverin, sayfada yer verelim.

Süvari - Çıkarılabilen Kemer Tokası Reklamı

Ürün başlı başına bir şaheser, bir Ar-Ge harikası, reklam desen ona keza. X-ray cihazından ilk geçen genç arkadaşa dikkat edelim.


Vodafone - Denizden Babam Çıksa Yerim Reklamı

Balıktan anlamadığını söyleyen arkadaş tanıdık geldi mi?


Fiat Punto Evo - Punto Evo Seni Hızlandırır

Burda kendisini fark etmek biraz dikkat istiyor. Reklam bittiğinde Fight Club'ın son sahnesine benzer bir his oluşmuştu içimde: "Bir şey gördüm ama gördüğüm neydi?" Kırkıncı saniyede, arkadaşlarla tavernaya giriş sahnesine dikkat.


T-tec - Sensörü Dastana, Kliki Hobidi Hoba!

T-tec'in bu reklam serisini eğlenceli bulmayan yoktur sanıyorum. Biz iyi markayız, çok kaliteliyiz, uçarız kaçarız demek yerine, anlaşılır ve elde edilebilir teknoloji üzerinden oldukça esprili bir seri reklam yapmışlar. Bakınız kimler mouse almaya gelmiş.

13 Kasım 2011 Pazar

Immortals - 3 boyutlu bir hayal kırıklığı hikayesi

Günün Şeysi Blogu'mda bir kaç ay önce paylaşmıştım Immortals'ı -sinemalarda Ölümsüzler olarak gösterime girdi. Fragmanı izlediğimde 300 Spartalı'yı fazlasıyla andıran sahneler, Tarsem'in muhteşem görsel ve soyut anlatımından parçalar vardı. Üzerine mitolojik aksiyon filmlerine olan sevgimiz de eklenince Immortals'ın benim için kışın en beklenen filmlerinden biri olmuştu.

Geçtiğimiz Cumartesi günü kardeşimle birlikte filmi izledik. İzlemek isteyenleri etkilemek istemem, sonuçta çevremdeki pek çok kişiyi ben gaza getirdim, ancak;
  • Tarsem'in Jennifer Lopez'li "The Cell" ve 2006'daki "The Fall" filmlerindeki senaryo derinliğini beğenenler kendilerini ufak çaplı hayal kırıklıklarına hazırlasınlar. Olay döngüsü içinde film bir hızlanıp, bir yavaşlarken ara ara kopmalar yaşamak mümkün.
  • Neden 3D? Yani "Fatmagül'ün Suçu Ne?" dizisinin bir bölümünü 3D yayınlamak ne kadar anlamlıysa, Immortals'ın 3 boyutlu olması da o kadar anlamlı. 3D filme nerdeyse hiçbir şey katmadığı gibi, bir de gözlükler iyice karanlık gösteriyor ki bu durum Tarsem sinemasındaki renk patlamasının doğasına aykırı.
  • Filmde göreceğimiz orgazmik görsel efektlerin hemen hemen hepsi filmin fragmanında -ki fragmanı aşağıda tekrar paylaşıyorum- mevcut. Bunlar dışında özellikle son bir kaç dakika etkileyici. Etkileyici ama alışıldık maalesef. 
  • Bence filmin en iyi yanı Mickey Rourke. Zalim ve acımasız Kral Hyperion rolünde harikalar yaratmış. 
Sonuç olarak Immortals benim için bu kadar beklemeye ne yazık ki değmedi. Filmden geriye içimde kalan en büyük şey içimdeki God of War III oynama isteği oldu.

5 Kasım 2011 Cumartesi

(indir + izle) Kurban Bayramı'nı film bayramına dönüştürmek

5 günlük tatil için her güne ayrı bir film seçtim. Üstelik aramakla uğraşmayın diye filmleri indirebileceğiniz linkleri de ekledim. E benim adım Hıdır, elinden gelen anca budur...

5 Ekim Cumartesi - Paul
Arife günü, muhtemelen bu akşamı evde geçiriyorsunuz. Tatilin ilk günü hem içinizdeki mutluluğu artıracak, hem de keyifli vakit geçirmenizi sağlayacak bir film var elimde: Paul. Sahun of the Dead ve Hot Fuzz'dan tanıdığımız İngiliz ikili Simon Pegg ve Nick Frost'un başrollerinde olduğu, ukala ve bilmiş uzaylı Paul'ü Seth Rogen'in seslendirdiği film, tam bugüne göre. Paul'ün ukala karakterini hayata taşıyan Seth Rogen, gerçekten muhteşem bir iş başarmış. Filmi indirmek için burdan yakın.


6 Ekim Pazar - Kill the Irishman
Bugün bayram gezmeleriyle biraz yorulmuş olabilirsiniz. Bayramın ilk gününün akşamında 1970'lerin Amerika'sında geçen ve mafyanın yok edemediği İrlandalı gangster olarak tanınan Danny Greene'in gerçek hikayesini anlatan Kill the Irishman izlenebilir. Greene'in deli İrlandalı tavırları ve cesaretini ben ağzımın suyu akarak izlemiştim. Filmi indirmek için burdan yakın.


7 Ekim Pazartesi - The Promotion
Şaka maka tatili yarıladık. Kalan iki günün stresine girmek yerine, ince bir mizaha sahip The Promotion'ı izlemek daha doğru bir seçim olur. Sean William Scott ve John C. Reilly'nin çalıştıkları süpermarket zincirinin yeni açılacak mağazasına müdür olabilmek için rekabetlerini anlatan film, yer yer kara mizaha kaçan senaryosuyla favorilerimden biri. Maalesef filmin ancak Türkçe altyazılı halini bulabildim, yalnız torrent kasarım derseniz, ufak bir araştırmayla dublajsız versiyona ulaşabilirsiniz. Filmi indirmek için burdan yakın.


8 Ekim Salı - I Saw The Devil
Mahsun güneşi göredursun, Ji-woon Kim şeytanın peşinde koşuyor. Bir başka haklı intikam filmi "I Saw The Devil"... Nişanlısı zeki ve bir o kadar da sapık (tecavüzcü, sübyancı, katil) seri katil tarafından öldürülen bir gizli ajanın, işi gücü, mesleği adaleti bir kenara koyup intikamının peşinden gitmesini anlatılıyor filmde. Her türlü intikam alınmasını hak eden katil rolünde ise Oldboy'un mağduru Dae-su Oh'u canlandıran Min-sik Choi oynuyor. (Bu kadar Koreli'nin ismini tabii ki aklımda tutmuyorum, imdb sağolsun) Filmi indirmek için burdan yakın.


9 Ekim Çarşamba - The Beginners
Geldik tatilin son gününe. Bence bugünün filmi, yer yer üzen, yer yer mutlu eden, ortalama temposuyla kafaları yormayan, en son Filmekimi'nde oynamış, Ewan McGregor'un son filmi The Beginners olmalı. Filmle ilgili anlatmak istediğim çok şey var, ancak çoğu spoiler'a girer. Tek söyleyebileceğim, filmde olan biten şeyler bize hiç ama hiç yakın olmadığı halde, hatta absürd bile sayılabilecek halde olmasına rağmen, kendimizi hiç yabancı gibi hissetmiyor oluşumuz. Filmi indirmek için burdan yakın.

3 Kasım 2011 Perşembe

Bir ilham hikayesi - Çılgın dansçı Andy

Sizlere kısaca "çılgın dansçı" Andy'den bahsetmek istiyorum. Andy, bizdeki Yetenek Sizsiniz Türkiye'nin orjinal versiyonu olan Britain's Got Talent 2009 programına katılan bir elektrik teknikeri. Kendisi 60 yaşında, yeteneğinin ise dansetmek olduğunu söylüyor. Devam etmeden önce Andy'nin şovuna bir göz atalım.

Şimdi, birçoğumuza göre Andy bariz "saçmalıyor". Hatta bizde de benzeri vardı bunun diyorsunuz (bkz. Ajdar). Fakat Andy'nin içtenliği, dansederken(?) suratındaki masumiyet ve bunu hissedip Andy'e katılan diğer insanlar, bana hayatta bazı şeyler için cesaret ve ilham verdiler.

İnanmak, başarmanın %99'udur. 

Bir uyuşturucu olarak televizyon


Geçtiğimiz günlerde televizyonun rolü ne olmalı, daha doğrusu bir rolü olmalı mı diye konuşuyorduk. Bir görüş televizyonun bir eğlence kutusu olduğu, bu sebeple özellikle fazla seyredilen ulusal kanallarda yayın kalitesine çok fazla özen göstermek gerekmediği yönünde. Dileyen izleyici, gitsin dizi kanalı izlesin, film kanalı izlesin veya açsın belgeselini izlesin şeklinde.

Haklı oldukları taraf yok değil tabii, ama bence izleyicinin daha kaliteli yapımlar talep etmesinin tek yolu, onlara daha kaliteli yapımlar sunmaktan geçiyor. Medya patronları bir an önce ne verirsem gidiyorculuktan kurtulmalı, para kazanmayı düşünmek yerine izleyiciyi düşünmeli. Aksi takdirde internet biraz daha yaygınlaştığında insanlar 90 dakikalık dizinin içinde 30 dakika reklam izlemek yerine, reklamsız olarak internetten izlemeyi tercih edecekler. Veya Acun'un programlarında saatlerce abuk subuk yetenekleri izlemek yerine gerçekten beğendikleri, sevdikleri 3-5 tanesini izlemekle yetinecekler.

Benden söylemesi...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...